Oldukça renkli bir gençlik yaşadım… İzmir Karşıyaka’da denize yakın aile evinde, birçok deneyimi merakla yaşamama imkan tanıyan özgür bir ortam içinde büyüdüm. Bu yüzden gençliğimi zengin bir “deneme, keşfetme ve öğrenme laboratuvarı” olarak geçirdim.

Felsefenin “doğduğu” yerde doğmuş bir Egeli olarak oldukça “renkli” bir soyağacım var: Batı Anadolu, İzmir, Afyonkarahisar, Yunanistan, Girit/Hanya, İstanbul, Tekirdağ, Bulgaristan, Tirnova… Aslına bakarsanız, atalarım “hareketli Türk göçmenler”miş.

Bu çok-kültürlü arka planın sonucu olarak, gençliğimde rock konserlerinin sololarına da eşlik ettim, Yunus Emre ve Tolstoy’un derin metinleriyle katarsisler de yaşadım, Afrika’da çöl sabahını da gördüm, Britanya’ya kuzey ışıklarının süzülüşünü de. Kendimi bazen Coelho’nun karakterlerinin edebi perspektifinde, bazen de güçlü mantık dersi aydınlanmalarında buldum.

Tüm bu renkli deneyimlerim 20’li yaşlarımda beni daha köklü hale getirdi… Bu yüzden “özgürlük” üzerine çalışmalar yapmak benim için yalnız donuk bir akademik uğraş değil, yaşama duyduğum derin saygının anlamlı bir ifadesi oldu.

Ve şimdi, hemen hemen her yaşımdan birkaç kareyle bir fotoğraf albümüne başlayabiliriz. Elbette tümü buraya sığmaz (olağanüstü bir albümüm var!) ama büyüme yolculuğumun bazı köşelerine sizi de şahit tutmak bana büyük bir mutluluk verir.

Hatice Melisa Acar

Hatice Melisa Acar

Kıymetli annem ve babam, 1980’lerde İzmir Alsancak’taki nişan törenlerinden… Birbirlerini ilk kez Alsancak sokaklarında görmüş ve aşk evliliği ile dünya evine girmişler:

Ben de dünyaya Türkiye’nin en güzel şehrinde düştüm. (evet, “biraz” taraflı bir cümle!) Şuraya 3 yaşından bir hatıra karesi bırakalım:

İlkokul yılları… 2000’lerin başları, İzmir Karşıyaka’daki ilkokulum, birinci sınıftayım:

Hatice Melisa Acar

Ortaokul yılları… Bu yaşlar artık “gazete okumaya başladığım” yaşlardı. Bu toplu sınıf hatıramız da bir Türkçe dersi sonrası:

Hatice Melisa Acar

O yaşlarda mahalle arkadaşlarım arasında kullandığım ismin bir illüstrasyonu:

Lise yılları… (İzmir – Karşıyaka, yine.) İletişim fakültelerinin lise düzeyindeki eğitim müfredatına tabiiydim. Bu yıllarda genel olarak çalışma disiplinini ve dışa dönük yönünü keşfetmeye başlayan bir kız öğrenci oldum.

Lisede her aldığım yaş, beni daha fazla meraklı ve girişken kılıyordu. Genel olarak tarihi kaynaklar ve kurgusal romanlar okur, ağırlıklı olarak rock müzik dinler ve sık sık voleybol ile futbol oynardım; ayrıca iyi bir “koşucu” ve oldukça meraklı bir kızdım: 

Hatice Melisa Acar

Ten years challenge:

Hatice Melisa Acar

Biraz daha büyüyoruz… Yaşam üzerine sorgulamaya girdiğim kısa dönem: raflarımı Paulo Coelho’nun hayatın anlamı üzerine metinleri, Yunus Emre’nin aşmış insan olma dersleri ve Tolstoy’un derin anlam arayışı kaynakları süslüyordu.

Ailemin “istediğin araştırma alanını seçmekte özgürsün” diyerek beni cesaretlendirmesiyle, çalışmalarımı tarihi kaynaklardan felsefi ve teolojik alana yönlendirmemin ilk tohumlarını attım:

İzmir’deki lisans eğitimimle birlikte, bu merak süreci hızla rasyonel düşünce ve kritik sorgulama aşamasına evrildi. Artık ilgimi edebi ve estetik arayışlar değil, “Felsefe Tarihi”, “Mantık” “Ahlak Felsefesi” ve “Dinler Tarihi” gibi sistematik müfredatlı ders içerikleri çekiyordu.

Örneğin “Hukuk ve Etik ilişkisi” ve “Asya İnançları ve Kadınlar” üzerine okuduğum makaleler benim için özgürlük üzerine düşünmeye başladığım kritik aydınlanma aşamalarını temsil ediyordu. Bu yaşlarda uzun süreler odama kapanır ve etkileyici bir titizlikle ders çalışırdım:

Lisans ortalarında artık ciddi anlamda birey, toplum, eşitsizlik, kadın ve çocukların farklı coğrafyalardaki durumu üzerine kafa yoran bir genç olmuştum. 

Bu aşamada farklı ülkelere gidip perspektifimi zenginleştirdim: International University of Africa, University of Jordan gibi okulların kütüphanelerinde çalıştım, farklı etik yapı ve sosyal ilişki biçimlerini yakından gözledim.

Pandemi kesintisi, programlarımı dijital olarak devam ettirmeme sebep oldu. Yine de daha sonraki aşamada, işbirliklerimi elimden geldiğince devam ettirdim. Konak’ta katıldığım bir sosyal sorumluluk projesi: 

Birleşik Krallık’taki master eğitimimde, lisansta çoktan fark etmiş olduğum pratik kaygıların, “puzzle parçası gibi” teorik düzleme oturduğu bir aşamaya geldim.

Burada siyaset felsefesi konularını “analitik” anlamda mercek altına almaya başladım. Liberalizm ve Otonomi üzerine yazdığım tezimle mezun oldum. Bir sonraki oturumuna katıldığım mezuniyetten birkaç hatıra:

Hatice Melisa Acar

Doktora döneminde ise konum iyice şu an çalışmakta olduğum alt konulara inebildi. Bu süreçte öğrenci etkinliklerinin bir parçası olmaktan mutluluk duyarak Kuzey Britanya‘yı keşfetmeye yöneldim:

Hatice Melisa Acar

Highland! Yüksek yüksek tepeler…

Hatice Melisa Acar

Hatice Melisa Acar

PhD çalışmalarına 90’lar dans gecesi molası…

Yurt dışında öğrenci topluluklarının aktif çalışmasını önemsiyorum – gurbette Türk Topluluğu ile birlikte cumhuriyet ve milli bayram kutlamalarımızdan bir kare: 

Glasgow Üniversitesi – Felsefe Departmanında harika bir yıl sonu partisi… Doktoranın ilk senesinin sonu. Yaza giriş, İskoçya’ya bile güneşi getirmişti:

Glasgow – Felsefe bölümü yıl sonu partisi:

National Gallery, Londra’da bir tur:

İngiltere National Gallery:

Doktorada araştırmalarımı yeni bir aşamaya taşıdım: insan haklarının felsefi temellerini, “dominasyondan özgür olmak” kavramsallaştırması açısından incelemek amacıyla, Prof. Philip Pettit’in derslerine bizzat katılma imkanı elde ettim.

Bu kare Princeton Üniversitesi – Felsefe ve Siyasal Bilimler Fakültelerinin ard arda yaptığı değerli veda resepsiyonundan:

Epistemik adaletsizliğin kurucusu Prof Miranda Fricker’le Princeton Üniversitesi caddesinde neşeli bir Türk kahvesi ve Baklavası oturumu… Bana kalırsa, bu 21. yüzyıl felsefesinde ortaya çıkmış açık ara en büyük zihinsel keşiftir. 

Karşımda büyük bir kadın filozof görmenin ne kadar ilham vericiliği olduğunu söylememe gerek yok:

Princeton sonbaharında güneş neşesi. Bir “Behavioural Psychology” dersi sonrası – kütüphane molası ardından: 

New York adaları keşif turu öncesi vapur hatırası:

Ellis adası hatırası: tarihte Amerika Birleşik Devletlerine gelen ilk göçmenlerin öncelikle geldiği ada ve yerleşkeyi içeriyor. Arka planda ise farklı millet ve dillerden hatıra olan gazete örnekleri var:

Yolculuk Oxford Üniversitesinde devam ediyor! 2025 yılı itibariyle Felsefe bölümünde yeni insan hakları teorisi üzerine projemle recognized student (tanınmış öğrenci) oldum.

Burada, Oxford Yapay Zeka Enstitüsü başkanı Profesör John Tasioulas’ın danışmanlığında araştırmalarımı sürdürmeye başladım: 

Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk kadın yakın uzay profesörü Yurdanur Tulunay hoca ile, Oxford Union’da sohbet: 

Oxford Üniversitesi – All Souls College’da Siyasal Bilimler Fakültesi ders sunumum. Burada Propogandanın Fonksiyonu ve Etik Sorgulamasını yaptım – tahmin ettiğiniz üzere, sunum Immanuel Kant ile bitti:

Biraz da kişisel hayat… Oxford Waterstones pozu: 

St Catherine’s College, John Stuart Mill analizli bir Felsefe dersi sonrası. Bahar İngiltere’ye, bu kez farklı güzellikte geldi: 

Polonya – Society for Applied Philosophy Konferansı sonrası İtalya ve Amali kıyıları keşfi